Aeneas 05/Paris'in yargısı/van Dyck/Graves/ Rubens/Sandro Botticelli/Euripides/Purcell
Geçen hafta bahsettiğim, Tanrıça Juno'nun bu kadar kızgın olmasının temelinde, destanda kısaca
"Güzelliğinin yenilmesi, Paris'in yargısıyla" dizesinde söz edilen olay vardır. Bu olay aynı zamanda Troya savaşını başlatan ilk kıvılcımdır.
Zeus, düzenlediği düğüne "anlaşmazlık ve uyumsuzluk tanrıçası" Eris'i davet etmez. Bunun üzerine Eris, düğüne altın bir elma göndererek, bunun "en güzele" verilmesini ister. Zeus sorumluluğu üstüne almaz ve elçisi Hermes'i (Merkür), Paris'i bulup görevi iletmesi için gönderir.
Flaman sanatçısı Anthony van Dyck'in (1599- 1641) "Çoban Paris (The Shepherd Paris) ve Rus ressam Antoni Brodowski'nin (1784–1832) "Frig şapkalı Paris" (Paris in the Phrygian cap.) isimli tablosunda görülen Paris,
Truva kralı Priamos ve Hekabe'nin en küçük oğludur, diğer adı "Aleksandros"tur. Troya'nın sonunu getireceği kehaneti nedeniyle doğduktan sonra İda dağına terkedilmiştir. Çobanlık yaparak büyümüştür.
Robert Graves'in "Yunan Mitleri" kitabında yarışma şöyle anlatılır:
"Hermes, yanında Hera, Athena ve Aphrodite olduğu halde onu görmeye geldiğinde Paris, İda Dağı'nın en yüksek tepesi olan Gargaros' da sürülerini otlatıyordu. Tanrıların habercisi, Paris'e yaklaşıp altın elmayı ona verdikten sonra Zeus'un mesajını iletti:
'Gönül ilişkilerindeki adaletin, yakışıklılığın kadar göz kamaştırıcı. Bu nedenle tanrıçalardan en güzelini söylemen için Zeus sana emrediyor.'
Paris elmayı kabul ederken şüphelerini de dile getirmekten geri kalmadı.
'Benim gibi basit bir çoban nasıl olur da kutsal güzellik konusunda hakemlik
yapabilir? Elmayı üçünüz arasında eşit parçalara böleceğim' diye bağırdı.
Hermes, 'Hayır, Ulu Zeus'un verdiği emirlere karşı gelmen imkansız!'
diyerek hemen bunu reddetti. 'Benim sana tavsiyede bulunmaya da yetkim
yok. Zekanı kullan ve seçimini yap!'
Bunun üzerine tanrıçalara soyunmaların söyleyip, teker teker vaatlarini dinlemiş:
"'Bana dikkatle bak' dedi Hera, muhteşem vücudunu yavaşça döndürüp gösterdikten sonra. 'Unutma ki eğer beni seçersen seni tüm Asya'nın hükümdarı ve dünyanın en zengin kişisi yaparım.'
'İşte buradayım" dedi Athena maksatlı bir şekilde ileri atılarak. "Dinle, Paris, eğer ödülü bana verecek sağduyuyu gösterirsen seni sadece bütün savaşlardan her zaman galip gelen muzaffer bir komutan yapmam aynı zamanda dünyanın en yakışıklı ve en bilge insanı da olursun.'
'Lütfen bana dikkatle bak" dedi Aphrodite. "Ve hiçbir şeyi atlama .... Seni görür görmez kendi kendime dedim ki: 'Aman tanrım. İşte Phyrigia'nın en yakışıklı adamı önümde duruyor. Onun gibi biri nasıl olur da böyle ıssız bir yerde şu aptal sürülere çobanlık yapar?' Bir şehre taşınıp medeniyet içerisinde yaşamak varken gerçekten bu işi neden yapıyorsun? Benim kadar güzel ve en az benim kadar tutkulu bir kadın olan Spartalı Helen'le evlenmek sana ne
kaybettirir. İnanıyorum ki birbirinizi daha ilk görüşünüzde Helen aşığın ola-
bilmek için ailesini, evini kısacası her şeyi arkasında bırakıp seninle gelecek-
tir. Herhalde Helen'i daha önceden duymuşsundur.'"
Bizim topraklarımızda, İda dağında geçen, tarihin bu ilk güzellik yarışması "Paris'in yargısı" ismiyle pek çok sanatçının tablosuna konu olmuştur. Galiba resim sanatı tarihinde en çok işlenen konulardan biri budur.
"Parisin yargısı" isimli 5 farklı ressamdan 5 farklı tablo sunuyorum. Yapılma yılına göre:
1530, Lucas Cranach the Elder,
1600, Abraham Bloemaert,
1625, Peter Paul Rubens,
1904, Enrique Simonet,
1909, Walter Crane.
Paris, Hera (Juno), Athena (Minerva) ve Aphrodite (Venüs) arasından Afrodit'i seçer ve altın elmayı ona verir.
Bu sahneyi betimleyen 5 önemli ressamın 5 tablosunu tarih sırasına göre sundum.
1615, Joachim Wtewael,
1625, Jan Breughel,
1636, Peter Paul Rubens,
1767, José Camarón Boronat,
1837, François Xavier Fabre.
Sandro Botticelli'nin 1485–1488 yıllarında yaptığı tablo ise bu üç tanrıçanın da giyinik olduğu çok ender eserlerden biridir.
Euripides, "Andromakhe" isimli tragedyasındaki koro (274-292) şöyle anlatır bu olayı:
"Üç tayın çektiği gösterişli arabasıyla, hangisi daha güzel diye
çirkin bir kavgaya tutuşan
üç tanrıçayı İda'nın her yanı
ekilmiş vadisi'ndeki
inek çobanının ağılına,
kulübesinde tek başına yaşayan delikanlının avlusunda götüren
Maia ile Zeus'un oğlu
büyük dertlere neden oldu
Tanrıçalar sık ormanlı vadiye
varır varmaz göz kamaştırıcı bedenlerini
dağ pınarlarında yıkadılar ve her biri diğeriningüzelliğine kırıcı sözler yakıştırarak
Priamos'un oğlunun yanına gittiler. Kıbrıslı kulağa hoş gelen,
ama Phryglerin zavallı kentini
ve Troya kalesini felakete sürükleyen kurnaz vaatleriyle yarışmayı kazandı."
Yarışmayı kaybeden Hera (Juno) ve Athena (Minerva) bu duruma çok sinirlenir ve İda Dağı’ndan ayrılırlar. Aphrodite (Venüs) ise, gururla altın elmayı alır. Artık tüm tanrılar ve tanrıçalar, Aphrodite'in "En Güzel" olduğunu kabul ederler. Sıra Venüs'ün vaadini yerine getirmesine gelir.
Bu mitolojik öyküyü ve yansıdığı yüzlerce sanatsal olayı ayrıntılarıyla aşağıdaki iki linkte bulabilirsiniz.
https://tr.qaz.wiki/wiki/ Judgement_of_Paris
https://antandros.org/3- guzeller-yarismasi/
Yarışmayı kazanmak için dünyanın en güzel kızını vaat eden Aphrodite sözünü yerine getirir ve Paris'i Yunan Kralı Menelaos’un eşi Spartalı Helen’e aşık eder. Helen’in Paris’le kaçması sonucunda Truva Savaşı başlar. Yaklaşık 10 yıl sürecek olan ve Homeros’un İlyada destanında anlatılan Truva Savaşının asıl sebebi Paris ile Helen arasındaki aşktır.
Paris' in çobanlıktan, Truva prensliğine giden öyküsünü ve sonunu merak edenler İlyada'yı okumalılar. Paris, Akhilleus'u topuğundan vurarak öldüren kahramandır.
Murat Bardakçı'nın Paris ile ilgili eski bir yazısı. İlginizi çekebilir:
https://www.hurriyet.com.tr/ paris-e-kacan-helen-in-anasi- da-zeus-a-kacmisti-225927
Aslında Tanrıça Venus' ün (Aphrodite) Truva Prensi Anchises ile olan evliliğinden doğan Aneas'ın destanını biraz İlyada biraz Odyssea'nın Latince yoğurulmuş şekli gibi düşünebiliriz.
Virgilleus, Homeros'un Yunanca yazdığı bu öykünün/efsanenin benzerini Latince yazmıştır.
Daniel Purcell'in 1701 yılında yazdığı "Parisin yargısı"nı konu alan bir operası olduğunu belirteyim. 2017 yılındaki bir canlı performansın linkini ekledim.
"'Bana dikkatle bak' dedi Hera, muhteşem vücudunu yavaşça döndürüp gösterdikten sonra. 'Unutma ki eğer beni seçersen seni tüm Asya'nın hükümdarı ve dünyanın en zengin kişisi yaparım.'
'İşte buradayım" dedi Athena maksatlı bir şekilde ileri atılarak. "Dinle, Paris, eğer ödülü bana verecek sağduyuyu gösterirsen seni sadece bütün savaşlardan her zaman galip gelen muzaffer bir komutan yapmam aynı zamanda dünyanın en yakışıklı ve en bilge insanı da olursun.'
'Lütfen bana dikkatle bak" dedi Aphrodite. "Ve hiçbir şeyi atlama .... Seni görür görmez kendi kendime dedim ki: 'Aman tanrım. İşte Phyrigia'nın en yakışıklı adamı önümde duruyor. Onun gibi biri nasıl olur da böyle ıssız bir yerde şu aptal sürülere çobanlık yapar?' Bir şehre taşınıp medeniyet içerisinde yaşamak varken gerçekten bu işi neden yapıyorsun? Benim kadar güzel ve en az benim kadar tutkulu bir kadın olan Spartalı Helen'le evlenmek sana ne
kaybettirir. İnanıyorum ki birbirinizi daha ilk görüşünüzde Helen aşığın ola-
bilmek için ailesini, evini kısacası her şeyi arkasında bırakıp seninle gelecek-
tir. Herhalde Helen'i daha önceden duymuşsundur.'"
Bizim topraklarımızda, İda dağında geçen, tarihin bu ilk güzellik yarışması "Paris'in yargısı" ismiyle pek çok sanatçının tablosuna konu olmuştur. Galiba resim sanatı tarihinde en çok işlenen konulardan biri budur.
"Parisin yargısı" isimli 5 farklı ressamdan 5 farklı tablo sunuyorum. Yapılma yılına göre:
1530, Lucas Cranach the Elder,
1600, Abraham Bloemaert,
1625, Peter Paul Rubens,
1904, Enrique Simonet,
1909, Walter Crane.
Paris, Hera (Juno), Athena (Minerva) ve Aphrodite (Venüs) arasından Afrodit'i seçer ve altın elmayı ona verir.
Bu sahneyi betimleyen 5 önemli ressamın 5 tablosunu tarih sırasına göre sundum.
1615, Joachim Wtewael,
1625, Jan Breughel,
1636, Peter Paul Rubens,
1767, José Camarón Boronat,
1837, François Xavier Fabre.
Sandro Botticelli'nin 1485–1488 yıllarında yaptığı tablo ise bu üç tanrıçanın da giyinik olduğu çok ender eserlerden biridir.
Euripides, "Andromakhe" isimli tragedyasındaki koro (274-292) şöyle anlatır bu olayı:
"Üç tayın çektiği gösterişli arabasıyla, hangisi daha güzel diye
çirkin bir kavgaya tutuşan
üç tanrıçayı İda'nın her yanı
ekilmiş vadisi'ndeki
inek çobanının ağılına,
kulübesinde tek başına yaşayan delikanlının avlusunda götüren
Maia ile Zeus'un oğlu
büyük dertlere neden oldu
Tanrıçalar sık ormanlı vadiye
varır varmaz göz kamaştırıcı bedenlerini
dağ pınarlarında yıkadılar ve her biri diğeriningüzelliğine kırıcı sözler yakıştırarak
Priamos'un oğlunun yanına gittiler. Kıbrıslı kulağa hoş gelen,
ama Phryglerin zavallı kentini
ve Troya kalesini felakete sürükleyen kurnaz vaatleriyle yarışmayı kazandı."
Yarışmayı kaybeden Hera (Juno) ve Athena (Minerva) bu duruma çok sinirlenir ve İda Dağı’ndan ayrılırlar. Aphrodite (Venüs) ise, gururla altın elmayı alır. Artık tüm tanrılar ve tanrıçalar, Aphrodite'in "En Güzel" olduğunu kabul ederler. Sıra Venüs'ün vaadini yerine getirmesine gelir.
Bu mitolojik öyküyü ve yansıdığı yüzlerce sanatsal olayı ayrıntılarıyla aşağıdaki iki linkte bulabilirsiniz.
https://tr.qaz.wiki/wiki/
https://antandros.org/3-
Yarışmayı kazanmak için dünyanın en güzel kızını vaat eden Aphrodite sözünü yerine getirir ve Paris'i Yunan Kralı Menelaos’un eşi Spartalı Helen’e aşık eder. Helen’in Paris’le kaçması sonucunda Truva Savaşı başlar. Yaklaşık 10 yıl sürecek olan ve Homeros’un İlyada destanında anlatılan Truva Savaşının asıl sebebi Paris ile Helen arasındaki aşktır.
Paris' in çobanlıktan, Truva prensliğine giden öyküsünü ve sonunu merak edenler İlyada'yı okumalılar. Paris, Akhilleus'u topuğundan vurarak öldüren kahramandır.
Murat Bardakçı'nın Paris ile ilgili eski bir yazısı. İlginizi çekebilir:
https://www.hurriyet.com.tr/
Aslında Tanrıça Venus' ün (Aphrodite) Truva Prensi Anchises ile olan evliliğinden doğan Aneas'ın destanını biraz İlyada biraz Odyssea'nın Latince yoğurulmuş şekli gibi düşünebiliriz.
Virgilleus, Homeros'un Yunanca yazdığı bu öykünün/efsanenin benzerini Latince yazmıştır.
Daniel Purcell'in 1701 yılında yazdığı "Parisin yargısı"nı konu alan bir operası olduğunu belirteyim. 2017 yılındaki bir canlı performansın linkini ekledim.
Yorumlar
Yorum Gönder