Aeneas 35/ 13. Kitap/ Jacques-Louis David/ Augustus/Maffeo Vegio/Peter Candid/Celal Kırdar
Otuz dört bölüm halinde 17 hafta sonu gönderdiğim Aeneas destanı burada sona erdi. On iki kitap ve 9916 dizeden oluşan bu destanın Virgilleus'un ölümü ile yarım kaldığından, hatta ölürken destanın yayınlanmasını ve yakılmasını istediğinden bahsetmiştim.
Şairin, on yıllık çalışması (M.Ö. 19-29) sonucunda tamamlayamadığı destan/şiir on bin dizeden fazla olacaktı. Vergilius ölmek üzereyken, metnin yakılmasını istedi ama Roma İmparatorluğunu MÖ 27'de kuran; heykelini gördüğünüz, Ağustos (August) ayına adını veren imparator Augustus buna engel oldu.
Jacques-Louis David'in "Augustus forbidding the burning of Virgil's Aeneid" isimli çiziminde görüldüğü gibi antik Roma edebiyatının en büyük eseri kabul edilen metni yakılmaktan kurtardı. Çünkü Cumhuriyet döneminin iki büyük imparatoru Julius Sezar ve Marcus Antoniustan sonra kurduğu Roma İmparatorluğuna yeni bir kan, manevi güç, tanrılara uzanan bir soy ve milli bir ruh gerekiyordu ve hepsi bu destanda vardı.
Onbeşinci yüzyılın en iyi Latin şairi kabul edilen Maffeo Vegio (1407-1458) 1428 yılında Aeneas destanının 12. Kitabına kaldığı yerden devam ederek 667 mısralık bir ek yapmıştır. Genellikle Aeneas destanının 13. Kitabı kabul edilen bu ek 15 ve 16. yüzyıllarda basılan Aeneas destanlarında görülmektedir.
Aeneas'ın sonunu merak edenler olabilir diye, bu ekin ilk 10 ve son 12 mısralarını sizin için Thomas Twyne'nın 1583 tarihli İngilizcesinden faydalanarak çevirmeye/yeniden yazmaya çalıştım.
"Turnus son dövüşünde düşünce yere, hayaleti kanat çırparak süzülmeye
Başlamış savaş alanından yükselmeye
Tanrı Mars'ın cesur galibi Aeneas dikilmişken mağrur,
Latinler uğultular içinde sus pus durur.
Derin düşüncelere dalıp içselleştirmişler bu durumu,
Koca ağaçlar gibi devrilir görmüşler umudu.
Yüksekteki yapraklar düşünce yere kayıplara ağıt yakılır,
Kuzeyin öfkeli gücüyle, hepsini şımartan yeşillikler takılır.
Sonra silahlarını ve kılıçlarını bırakıp dinlendiler,
Kalkanların çıkarıp omuzlarından, savaştan nefret ettiler."
(When Turnus in this finall fight downethrowne, his flittring ghost
Had yeelded up unto the aire, in middest of all the host
Aeneas valient victour stands, god Mavors champion bold.
The Latines stoynisht standing, from their hartes great groanes unfold,
And deepely from their inward thoughts revolving cause of care,
Their daunted minds they do let fall; Like as thick woods that are
Of bignesse huge, lament their lossewhen first their leaves do fall
Through furious force of northren blastes, of greene that spoiles them all.
Their weapons then on ground they pight, and on their swords do rest,
And from their shoulders lay their shieldes, and battle do detest.)
Flaman ressam Peter Candid'in (1548-1628) "Venus leading Aeneas into Olympus" isimli resmindeki gibi kitabın 656-667. son 12 mısrası ile Aeneas gökte yerini alır.
"Ben de yükseleceğim göklere dedim, tüm tanrılar evet diye oyladı,
Muhalif Tanrıça Juno bile onayladı.
Çıksın göklere Aeneas dedi,
Sevgi ve dostluk sözleriyle mühürledi.
Yeryüzüne ayak bastı Venüs sonradan,
Laurentum'a suyun kenarına gitti doğrudan.
Numicie nehri taşkın ve çok derindi,
Bu suyla yıkadığı ölümlü beden güneşinindi
Ruhu, bu yoğun su ile mutluluğa erişti,
Gökyüzünde yaşamak için vücudundan çıkıp gitti.
Yıldızların arasında, Julius'ların yanında aldı Aeneas da yerini,
Kabul etti tanrılarının ritüellerine davetini."
(Those likewise will I to the skies advance. All Gods said yea
To this, ne did dame Iuno Queene of Gods, once disagree.
But gave advice that to the heavens Aeneas might ascend,
With other kindly wordes, which did to love and freindship tend,
Then Venus through the flittring aire descending downe did slide,
And to Laurentum towne she goes, neere where to sea doth glide
Numicie river drenched deepe in reede, and overhid.
The body of her sun to wash, and mortall part she bid
The water then to dense, and glad the happie soule on hie
Late losed from the corpse she bare aloft to dwell in skie,
And did amid the starres Aeneas place, whom Iulies line
Their private God doth call, adorning him with rites devine.)
Aeneas destanına sonradan eklenen 13. Kitap ile ayrıntılı okuma yapmak isteyenler aşağıda paylaştığım "The Aeneid, Book 13.Maffeo Vegio's Renaissance Supplement to Virgil's Aeneid" başlıklı linki tıklayabilirler.
https://literatureandhistory.
Aeneas savaştan sonra Latinlerle anlaşır ve Lavinia ile evlenir. Troya'lılar Latin olmayı kabul eder ve Latinceyi benimserler. Aeneas’ın ilk evliliğinden olan oğlu Ascanius'un adı İulus (Julius=July=Temmuz) olarak değiştirilir ve Latinlerin başkenti Alba Longa'yı kurar. Yaklaşık 400 yüzyıl sonra Romulus doğar ve Roma'ya adını verir (MÖ 753). Bunca eziyet eden Juno ise Roma'nın koruyucu tanrıçası kabul edilir.
Aeneas'ın ölümünden Roma'nın kuruluşuna ve oradan Julius Sezar'a kadar geçen süreç, aslında birinci kitabın 254-296. mısralarda Jupiter'in ağzından anlatılmıştı. Hatırlamak için buraya tekrar ekledim.
"İnsanların da, tanıdığını da atası, gösterip yüzünü
Gökleri, fırtınaları yumuşatan, yatıştıran, gülerek
Öptükten sonra kızını, dedi ki ona: 'Korkma daha
Cythera güven altındadır yazgısı seninkilerin,
Göreceksin sana söz verilen kenti,
Lavinium'un surlarını çıkaracaksın gökte
Yıldızlara dek, yüce Aeneas değişmedi düşüncem.
Üzüldün bu olaylardan, açıklayacağım sana
Yazgının gizemlerini, sereceğim önüne hepsini.
Kanlı bir savaşa girecek o yiğit İtalya'da,
Yenecek azgın toplulukları, yasalar koyacak,
Surlar kuracak savaşçılar için, üç yaz sürecek
Yönetimi Latium'da, üç kış geçinceye dek Rutellerin
Yenilgisinden sonra, İulus denen genç Ascanius
İlus adını taşırdı İlion'da, otuz yıllık
Uzun aylar yörüngesinde sürdürecek egemenliğini
Burada. Sonra gidecek Lavinium'dan Alba-Longa'ya
Büyük, sağlam surlarla kuşatacak orasını,
Egemenliği sürecek burada üç kez yüz yıl
Hector soyunun, doğuruncaya değin ikizlerini
Kral kızı İlia, Vesta rahibesi Mars'tan gebe kalıp.
Sonra koyu tüylü dişi kurdun emzirdiği
Romulus örtünecek postu tutacak egemenlik asasını,
Yaptıracak Mavars surlarını, verecek adını Romalılara.
Ne süre, ne belli alan ayırdım Roma egemenliğine,
Sonsuzdur verdiğim egemenlik onlara, hınçlı Juno
Denizlere, göklere, karalara korku salan, titreten
Daha yumuşak davranacak, koruyacak benimle birlikte
Evren egemeni, tolga giyen insanları, Romalıları,
Budur buyruğum. Nice yıllar geçecek aradan
Egemen olacak Assaracus soyu Phtia'ya,
Ünlü Mycenaia'ya, vuracak Argosluları boyundurluğa.
Ceasar gelecek görkemli Troia soyundan,
Varacak ünü yıldızlara, egemenliği okyanuslara,
Yüce İulo'da alacak “İulius” sanını da. Sen, bütün doğuya buyruk salan yiğiti,
Sevinerek ağdıracaksın göğe, adaklar sunulacak ona.
Bitecek savaşlar, başlayacak mutlu çağlar.
Egemen olacak yeryüzünde güzel tüze, güven, barış
İçinde Vesta, Quirinus, Romus kardeşler bir de.
Kapanacak demir zincirlerle kapıları savaş tapınağının
Demir sürgülerle. Korkunç pusatlar üzerinde azgın,
Ağzı köpüklü tutku, yüzlerce tunç bağda çırpınan.' "
Kitabın girişinde, çevirmen İsmet Zeki Eyüboğlu "okuyucuya" bölümünde şöyle diyor:
"Felsefe ile bağlantı kuramayan, onun besinleriyle beslenmeyen bir şiirin büyük olabileceği kanısında değiliz. Felsefe insanı bir sorunlar varlığı olarak görür, bu da Batı ilk çağının biricik özelliğidir. Nitekim Anadolu'da yetişen ilk bilgelerin düşüncelerini, şiir diliyle şiir ölçüleriyle sergilediklerini biliyoruz. Demek başlangıçta felsefe ile şiir eleleydi, ayrılık sonraları başladı, sürüp gidiyor."
Yorumlar
Yorum Gönder