Aguste Rodin/Dante/Cehennem Kanto V/Ary Scheffer
Heykeltraş August Rodin'in "Düşünen adam" (İl Pensetore) heykelinin, aslında Dante'nin cehennemin girişindeki karanlık ormanın başındaki düşünceli halini sembolize ettiğini biliyor muydunuz?
"Cehennem kapıları" isimli bu anıt eser, aslında 1880 yılında Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi için Aguste Rodin'e sipariş edilen Dante'nin İlahi Komedya’sını betimleyen bir kapı. Yaklaşık 6 metre yüksekliğinde ve 4 metre derinliğindeki bu heykel için hazırladığı 186 figürden biri de araf bölümündeki düşünen adam. Bu eserin ayrıntılı bilgisi için lütfen paylaştığım linki tıklayın.
https://youtu.be/sSFu2mb8Pmk
Rodin'in, romantik aşkın sembolü olmuş bir diğer çok meşhur heykeli de, daha önce bazı mısralarını ve Çaykovski'nin "Francesca da Rimini Op. 32" başlıklı eseri paylaştığım, Cehennem V. Kantoda geçen Rimini'nin efsane aşıkları Paolo ve Francesca'nın yasak aşkından esinlenmiştir. Tam öpüştükleri sırada Francesca’nın kocası tarafından yakalanıp öldürülen aşıkların heykelinde, dudaklarının buluşmaması birbirlerine kavuşamadan öldürülmelerinin metaforudur.

79- 142. mısralar.
"Rüzgâr onları bize doğru yönlendirince
seslendim : 'Ey acılı ruhlar,
engel olan yoksa, gelip konuşun benimle.'
Güvercinlerin arzunun dürtüsüyle,
gerilmiş çırpmayan kanatlarla
sıcak yuvalarına uçmaları gibi, onlar da
ayrıldılar Dido’nun sürüsünden,
bize doğru geldiler bu kötü havada,
sevecen seslenişimin etkisiyle.
“Ey bu karanlık havada bizleri görmeye gelen
yufka yürekli, iyiliksever canlı,
biz ki kanımızla boyadık dünyayı,
dostumuz olsaydı evrenin efendisi,
ondan mutlu kılmasını isterdik seni,
çünkü korkunç yazgımız yüzünden acıyorsun bize.
Rüzgâr şimdiki gibi izin verdikçe,
söylemek istediklerinizi dinleriz,
dinlemek istediklerinizi size söyleriz.
Dünyaya geldiğim bölge,
Po’nun kollarıyla birleşip de
denize döküldüğü kıyıda.
Soylu yüreklere kolayca giriveren sevda
elimden alınan yakışıklı bedenimle
büyüledi onu; bu ayrılış içimde sızı hâlâ.
Sevileni sevmeye zorlayan sevda
öyle güzellikler tattırdı ki bana,
gördüğün gibi, eli hâlâ yakamda.
Sevda ortak ölüme götürdü bizi.
Kaina beklemekte bizi öldüreni.”
Böyle sona erdi bize dedikleri.
Bu yaralı ruhları dinleyince
başımı öne eğip, öyle uzun süre
tuttum ki, sonunda ozan “ Ne düşünüyorsun? “ dedi.
Yanıt vermek için söze girdim: “Yazık ki,
tatlı düşüncelerin, güzel isteklerin
kurbanı olmuş bunlar!
Sonra onlara döndüm, ilkin
şunları dedim: “Francesca çektiklerin
üzüntüye, gözyaşına boğdu beni.
Söylesene: birbirinize içinizi
açmadan önce, sevdanın hangi belirtisi
gizli duygularınızı ele verdi?”
O dedi ki: “Mutlu günleri
anmak acılı günlerde, inan ki
acıların en büyüğü, ustan da bilir çok iyi.
Ama sevdamızın nasıl filiz verdiğini
öğrenmek istiyorsan ille de,
anlatayım ağlayarak konuşan biri gibi.
Bir gün vakit geçsin diye
Lancelot’nun sevda öyküsünü okuyorduk,
yalnızdık, art niyet taşımıyorduk.
Okurken birçok kez gözlerimiz karşılaştı,
birçok kez yüzlerimiz sarardı,
ama bir yer geldi, kendimizi tutamadık artık.
İstek yüklü güler ağzı
sevgilisinin öptüğünü dinleyince,
yanımdan hiç ayrılmayacak sevgilim de,
tir tir titreyerek öptü dudaklarımı.
Galehaut hem kitap, hem yazar oldu bize;
o gün başka bir şey okumadık.”
Bunları anlatırken ruhlardan biri,
öteki ağlıyordu; hali öyle dokundu ki,
kendimden geçtim, ölüyordum sanki;
yere düştüm, ölü bir beden gibi."
Dante'nin öyküyü dinleyince bayıldığı sahne Ary Scheffer (1795-1858) isimli Hollandalı ressam tarafından da resmedilmiştir.
Aynı kantodaki benzer sahnenin Fransız ressam Eugène Deully (1860-1933) ve İngiliz şair ve ressam Gabriel Dante Rossetti (1828 - 1882) tarafından yapılmış tablolarını es geçmeye kıyamadım.
Yorumlar
Yorum Gönder