Sedir ağacı/Lübnan/Tamer Ayan/Sezen Aksu
Zeytin gibi Sedir ağacı da kutsal kitaplarda çokça söz edilen ağaçlardandır. Sadece İncilde 103 kere bahsedilmektedir. Pazar gününe özel bir yazı hazırladım. İyi okumalar.
Çamgillerdendir ama çama benzemez.Gölgeyi sevmez, ışık ağacıdır.
Görkemli, gösterişli, büyük ağaçlardandır.
İri gövdeli ve kalın dallı olması nedeniyle inşaatta ahşap işleri için kullanılır.
Dayanıklılığın ya da sonsuzluğun bir simgesi olarak benimsenmiştir.
Kısa sürgünler üzerinde 15-20 iğne yaprak püskül gibi bir aradadır. Kozalakları fıçı biçimindedir.

Lübnan'ın bayrağında ve parasında yer alacak kadar değer verilen bir ağaçtır.

Bilim ve gelecek dergisinden linkini kopyaladığım "Erkek tanrıların ağacı: Sedir" isimli yazı bu konuda bir çok literatür veren kapsamlı bir yazı.
https://bilimvegelecek.com.tr/ index.php/2011/04/01/erkek- tanrilarin-agaci-sedir/
Sedir ağacı, ne gövdesi ne de kökü çürümediğinden sonsuzluğun sembolü kabul edilir.
Sedir ağacı, Sümer-Akkad uygarlığından beri bilinen çok değerli inşaat malzemesidir.
Nuh'un gemisinin yapımında kullanılan keresteler de, Süleyman tapınağının yapımında kullanılan keresteler de Lübnan dağlarındaki sedir ormanlarındandır.
https://bilimvegelecek.com.tr/
Sedir ağacı, ne gövdesi ne de kökü çürümediğinden sonsuzluğun sembolü kabul edilir.
Sedir ağacı, Sümer-Akkad uygarlığından beri bilinen çok değerli inşaat malzemesidir.
Nuh'un gemisinin yapımında kullanılan keresteler de, Süleyman tapınağının yapımında kullanılan keresteler de Lübnan dağlarındaki sedir ormanlarındandır.
İlk kez 5 bin yıl önce Sümerler tarafından kayda geçirilen sedir ağaçları Gılgamış Destanı’nda da yer
alıyor.
Tamer Ayan Gılgamış destanı yorumunda şöyle anlatır, sedir ağacını:
“Gılgamış + Enkidu”nun öncelikli savaşı, insanlığı tehdit eden her türlü tehlikenin ana kaynağı olan bilgisizlik ve bağnazlığa karşıdır.
Diğer sosyal savaşımlarda başarılı olabilmesi için cehaleti ve taassubu kesin olarak yenmek zorundadır. Yoksa, bâtıl zail olmayacağından Hakk’ın tecelli Nur'u görünemez.
Kâmil İnsan modeli olan “Gılgamış + Enkidu”nun ilk olarak savaştığı ve yendiği Humbaba cehaletin yaydığı korku olan taassuptur.
Humbaba’nın bekçi olduğu Sedir Ormanı bilgi ve bilimdir. Taassup ve cehalet, korkuyu bilime bekçi dikmiştir. Humbaba'yı tanrının görevlendirmiş olduğu savı hurafedir. Halkı bilgi kaynağından uzak tutmanın yolu
hurafelerle, tabularla, ilâhîlik dokunulmazlığına sığınmaktır.
Bilgi ve bilim hazinelerine taassup
bekçilik eder. Bilgi öğrenmek isteyeni bilime yanaştırmaz. Bilgi edinmek isteyeni, ilâhîdir, günahtır, çarpılırsın diye korkutup uzaklaştırır. Bilir ki, bilgiye ulaşılıp da, bilim Nur'u yanınca,
cehaletin zulmeti sona erer. Bu da taassubun ölümü demektir.
“Gılgamış + Enkidu”, çok korkmasına rağmen, iman ve aklın güç birliği ile Humbaba'yı yenmek cesaretini gösterir.
Humbaba'yı öldürdükten sonra, ormandan sedir ağacı kesmeleri, insanın taassubu yenerek bilgi
ve bilimle cehaletten kurtulmasının sembolüdür. Hatta, bir sediri keserek Uruk kentine götürmeleri ve mabedin kapısını sedir ahşabından yapmaları halklarını aydınlatmalarının
simgesidir. Çünkü, cehaletin bekçisi taassup olduğu gibi; taassubun anası cehalettir.
İman kapısına sadece akıl yolundan varılır!.."
"Telli turnalar gibi, çifte kumrular gibi
Sarışıp bir sedir ağacı gölgesinde" diyen şair Sezen Aksu'dan şarkısını da dinleyelim:
alıyor.
Tamer Ayan Gılgamış destanı yorumunda şöyle anlatır, sedir ağacını:
“Gılgamış + Enkidu”nun öncelikli savaşı, insanlığı tehdit eden her türlü tehlikenin ana kaynağı olan bilgisizlik ve bağnazlığa karşıdır.
Diğer sosyal savaşımlarda başarılı olabilmesi için cehaleti ve taassubu kesin olarak yenmek zorundadır. Yoksa, bâtıl zail olmayacağından Hakk’ın tecelli Nur'u görünemez.
Kâmil İnsan modeli olan “Gılgamış + Enkidu”nun ilk olarak savaştığı ve yendiği Humbaba cehaletin yaydığı korku olan taassuptur.
Humbaba’nın bekçi olduğu Sedir Ormanı bilgi ve bilimdir. Taassup ve cehalet, korkuyu bilime bekçi dikmiştir. Humbaba'yı tanrının görevlendirmiş olduğu savı hurafedir. Halkı bilgi kaynağından uzak tutmanın yolu
hurafelerle, tabularla, ilâhîlik dokunulmazlığına sığınmaktır.
Bilgi ve bilim hazinelerine taassup
bekçilik eder. Bilgi öğrenmek isteyeni bilime yanaştırmaz. Bilgi edinmek isteyeni, ilâhîdir, günahtır, çarpılırsın diye korkutup uzaklaştırır. Bilir ki, bilgiye ulaşılıp da, bilim Nur'u yanınca,
cehaletin zulmeti sona erer. Bu da taassubun ölümü demektir.
“Gılgamış + Enkidu”, çok korkmasına rağmen, iman ve aklın güç birliği ile Humbaba'yı yenmek cesaretini gösterir.
Humbaba'yı öldürdükten sonra, ormandan sedir ağacı kesmeleri, insanın taassubu yenerek bilgi
ve bilimle cehaletten kurtulmasının sembolüdür. Hatta, bir sediri keserek Uruk kentine götürmeleri ve mabedin kapısını sedir ahşabından yapmaları halklarını aydınlatmalarının
simgesidir. Çünkü, cehaletin bekçisi taassup olduğu gibi; taassubun anası cehalettir.
İman kapısına sadece akıl yolundan varılır!.."
"Telli turnalar gibi, çifte kumrular gibi
Sarışıp bir sedir ağacı gölgesinde" diyen şair Sezen Aksu'dan şarkısını da dinleyelim:
https://youtu.be/rG_idC9Tcb4
"Bekle, dönüşü vardır zor sürgünlerin de
Bekle, hatırla bizi dar günlerinde
Telli turnalar gibi, çifte kumrular gibi
Sarışıp bir sedir ağacı gölgesinde
Baharı selamlayıp, iki çift kelamlayıp
Gamsız günler, geceler öncesinde
Biz gülleri severdik dikenleriyle
Koklardık kanayana dek ellerimiz
Gül dikensiz olur mu? ah etmezdik
Bekle bekle, hiç pes eder miyiz?
Bir nasihat gibi bu sancılı hasret
Miadını doldurup biter bir gün
Karanlık aydınlığa kavuşur elbet
Siz o gün bayramı kutlamayı görün
Bekle, sıcacık bir haziran sabahında
Bekle, ısıtıp sol yanını yatağında
Telli turnalar gibi, çifte kumrular gibi
Sarışıp bi sedir ağacı gölgesinde
Baharı selamlayıp, iki çift kelamlayıp
Gamsız günler, geceler demlerinde
Biz gülleri severdik dikenleriyle
Koklardık kanayana dek…"
Yorumlar
Yorum Gönder