Korona günlerinde şaraphane ziyaretleri

Bu bayram kurbana gireceğimize şaraba girelim dedik ve Meyyah4 ekibi olarak daha önce dolaşmadığımız 6 şaraphaneye uğrayacağımız bir rota oluşturduk kendimize.

Başlangıcı Aksaray'ın Güzelyurt ilçesindeki Gelveri şarapçılıkla yaptık. Ülkemizdeki geleneksel yöntemle, küpte şarap yaptığını öğrendiğimiz tek şaraphanenin  üreticisiyle yurtdışında olduğu için  tanışamadık maalesef. Yardımcıları çok yardımcı oldu şaraplarla tanışmamıza ama ciddi bir hayal kırıklığı yaşadık. Oysa ilk defa duyduğumuz Keten gömlek, it üzümü gibi üzümlerden yapılmış şarapları içince kanatlanıp uçacağız sanmıştık; uçamadık sert düştük. Hasan Dede şarabı tam bir hayal kırıklığı idi. Bozuk yumurta kokusu gibi berbat bir koku  nedeniyle toprağa bile dökmeye kıyamadık. Keten gömlek ve it üzümü şarapları sadece emek dolayısıyla 50 puan alır o kadar. Belki sirke tadımcıları daha yüksek puan verebilir. Son içtiğimiz Kalecik karasının ise bırak aromasını, rengi bile benzemiyordu. 

Şarap turumuza Göreme bölgesinin piyasada ismi bilinen iki  şaphanesi ile devam ettik. Ne yazık ki Covit-19 bahanesi ile tadım yapamayacaklarını bildirdiler. Satın aldığımız şaraplarla self  tadım yaptık. Yöresel Emir üzümünden yapılan beyazlar fiyat/performans oranıyla ön plana çıktı. Turasan şarapları sahibi Hasan bey'i dakika farkıyla kaçırdık ama 2 milyon şişe  üretim potansiyeliyle büyük üreticilerimizden biri olduğunu öğrendik. Kocabağ'ın Leo' su ve son ürünü indirimli 200 tl'ye aldığımız Gravite (C. S+Boğazkere) beğendiğimiz şaraplar oldu ancak fiyatlarıyla bizim tarafta rekabetleri güç olabilir. 

O yöreye gitmişken Kayseri'ye geçip  Vinoluş şaraplarını tatmamız  kaçınılmazdı. Kayseri'ye yaklaşık 25 dk uzaklıktaki Molu çiftliğine giderek Oluş Molu hanımın ev sahipliğinde önce yeni yaptıkları oteli gezdik. Ardından 100 tl karşılığında altı şaraplarını tatma olanağı bulduk. En ilginç geleni Emir ve Roussanne kupajı oldu. Türkiye'de ve dünyada yapılmış ilk kupaj olarak da, fiyat olarak da çok değerli bulduk. 7 ay meşe fıçısı ile lezzetine lezzet katılmış. Syrah+Kalecik karası+çok az da Temprenillo  ile yaptıkları, pamuk şeker rengindeki rose de mükemmeldi. Burunda şeftali, çilek, armut, kiraz, frambuaz ne ararsan vardı. Ancak en çok puanı, yemek uyumunda yazan "yeşil taze fasulye yemeği ile uyumludur" ibaresiydi. Chardonnay her zaman için Türkiye'nin en iyilerinden biriydi, dolayısıyla şaşırtmadı ama Kalecik karası ve şiraz biraz zorlama yapılmış şaraplar gibiydi. Blend şarapları, rosenin üzümlerinin aynısı ama onları rose olarak içmek fiyat/performans açısından daha iyi olabilir. Oluş Molu hanımın şövalye ruhu ve  yüksek enerjisi ile gerçekleştirdiği bu işler büyük bir alkışı hakediyor.

Göreme'den Antakya'ya geçerken ilk önce 30 km kadar uzağındaki  Antioche bağlarına uğradık. Pazarlama müdürü Edip bey'den ayrıntılı bilgiler alıp, bağı gezdik ama tadım yapamadık. İlk gece Antioche şaraplarının sahiplerinin restoranı olan meşhur Konak restoranda, Barburi monosepajı  ile  Barburi+C.S kupajından yapılan özel seriyi, ikinci gece Hatay gastronomi evinde, Savignon blanc ve ardından Sangiovese+Syrah kupajını içtik. Barburi, ismi yeni duyulan bir üzüm. İddialarına göre Romalılar  bunu götürüp Barberesco'yu yapmış olabilirler. Barburi monosepajı, 6 ay Fransız meşede tutularak, meyvemsi aromaları ile ön plana çıkan, orta gövdeli ama derinlikli bir şarap olmuş. CS eklenen "özel seri" ile biraz daha güçlü bir şarap elde edilmiş. Savignon blanc, kırmızıların arasına yanlışlıkla karışmış, içilebilir bir beyaz olmuş. Sangiovese ve şiraz kupajı ise 8 ay meşeli ama sanki biraz daha denenmesi gereken bir kupaj. Bu bölgede, bu kadar sıcakta yetişen ve  ülkenin en erken hasatıyla toplanan üzümlerden yapılan şaraplar bence çok değerli,kıymetini bilmek ve desteklemek lazım.

Turumuzun son gününde Mersin'den Silifke'ye geçerek  Çerçiler firmasının ürettiği Selefkia şarapları ile tanıştık. Ev sahipliğimizi yapan Ebru hanım, inanılmaz naif, iyi niyetli ve hem alaylı hem okullu olarak şarap konusuna hakim biriydi. Ardı sıra ve hiç sakınmadan açıverdi şaraplarını ve aile sırlarını  bize.  Şaraplarına gelince, üzerinde durduğumuz  yörenin üzümlerinden yaptıkları Ak üzüm ve gök üzüm karışımı beyazları ve Patkara'dan yapılan kırmızı oldu.  Üzümlerini yaklaşık 60 km öteden, 1050 rakımdaki 35-60 yaşındaki bağlardan getirerek işliyorlar. Bu yöresel üzümleri tanıtmak ve çevredeki köylülere katkı sağlamak için oluşturdukları sinerjiyi sonunda profesyonel bir işe dönüştürmüşler. Para kazanmayı geri planda tuttukları aşikar. Şarap fiyatları 40-45 tl bandında. Şimdilik meşe kullanmıyorlar ve bence doğrusunu yapıyorlar.  Tadım notlarına hiç girmeden bu fiyata bu şaraplar her zaman içilir diyerek ve emeğe saygı olarak çok sevdiğimiz bu güzel insanlara yardımcı olacağımıza söz verdik.

İçtiğimiz şarapların fotoğraflarından kolajları da paylaşıyorum. Herkese şaraplı günler dilerim.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dante'yle İlahi Komedya'yı Tartışmak/Rafael/Marx

Aeneas 14 /Üçüncü Kitap/Delos Adası/Rottmann/Claude Lorrain/Rubens/Bertin/Cornelis de Vos/Turner/Trevisani/Goethe/Valeron

Meşe ağacı (Oak tree) /Van Gogh/Aziz Nesin/Guernica/Josef/Odysseus/Malcolm Gladwell/Cenap Şahabettin/Halil Cibran/Tolga Çandar